Türk, Kürt ve Arap İttifakı: Tarihin Derin Köklerinden Doğan Yeni Ufuklar
Tarih, bazen suskun satır aralarında en gür sesini fısıldar. Bugün, o fısıltı; Türklerin, Kürtlerin ve Arapların kadim kardeşliğinden doğan yeni bir ittifakı müjdelemekte. Asırlardır aynı topraklarda yan yana yaşamış, aynı ezgileri söylemiş, aynı acıları ve sevinçleri paylaşmış bu halklar; bir kez daha omuz omuza vererek tarihin akışını değiştirmeye hazırlanıyor.
Bu yeni birliktelik; yalnızca siyasi bir hesaplaşmanın sonucu değil, bin yıllık bir hafızanın yeniden uyanışıdır. Birlikte kurulan medeniyetlerin mirası, ortak inançların ve değerlerin harcıyla yoğrulmuş bir beraberlik duygusu, bugünün çatışmalı ve dağınık coğrafyasında yeniden filizleniyor.
Ve bu yeni filiz; Selaniklilerin, dönmelerin ve sebatayistlerin kurduğu düzenin çatlak taşları arasında yükseliyor. Zira her milletin kaderinde, kendisini inkâr eden akımlara karşı yeniden doğrulma anı vardır. Şimdi o an, bu topraklarda yaşayan gerçek halklar için gelip çatmıştır.
Osmanlı Ruhu ve Yeniden Doğuş
Osmanlı; sadece bir devletin adı değil, geniş ufuklu bir medeniyet projesiydi. Türk, Kürt, Arap, Arnavut, Çerkes ve daha nicelerini bir sancak altında birleştiren bir adalet ve merhamet düşüncesiydi. Bugün konuşulan “Osmanlı tekrar kuruluyor” sözleri, bir emperyal hayalin değil; adalet, kardeşlik ve dayanışma temelinde yeni bir düzen arayışının ifadesidir.
Bu arayış; geçmişin katı taklitçiliğinden değil, geçmişin ruhunu bugüne tercüme etme cesaretinden besleniyor. Kültürel bağları yeniden kuvvetlendirmek, ticareti ve siyaseti ortak bir vizyona bağlamak, ortak değerler etrafında kenetlenmek… İşte bu, yeni yüzyılın Osmanlısıdır.
Kazanan ve Kaybedenler
Bu yeni ittifakta kazanan; kendi köklerine, inancına ve kardeşliğine sarılan milletlerdir. Kaybeden ise; halkları birbirine düşman etmek için suni kimlikler ve ideolojiler üreten, tarihi birliğe set çeken, milletin ruhunu bölmeye çalışanlardır.
Selanikliler, dönmeler, sebatayistler; dün nasıl toplumu dönüştürmeye ve parçalamaya çalıştılarsa, bugün de kaybolan yalnız bir yankı olarak tarihin sessiz koridorlarında kalacaklardır.
Bir Gelecek Tasavvuru
Türk, Kürt ve Arap ittifakı; sadece coğrafi bir yakınlık değil, ortak bir kaderin şuurudur. Bu şuur; yeni bir medeniyet hamlesinin, ilmin, sanatın ve adaletin yolunu açabilir. Köklerinden aldığı ilhamla büyüyen bir birliktelik; farklılıkları zenginlik, kardeşliği ise vazgeçilmez bir değer olarak görecektir.
Belki bir gün; yeniden kurulan bu bağ, sınırların ötesinde bir kardeşlik coğrafyası inşa eder. İşte o zaman, tarihin derin sesine kulak verenler, bu toprakların gerçek sahiplerinin yeniden el ele verdiğini görecektir.
Son söz niyetine:
Bu ittifak; bir nostalji değil, bir gelecek inşasıdır. Küllerinden doğan bir ruhun, çağın ruhunu şekillendirme iddiasıdır. Ve biz, o uyanışın şahidiyiz.
Yorum Gönder