Güney Kore ile Türkiye arasındaki dostluk, tarihin derin vadilerinden bugünün ışıklı ufuklarına uzanan nadide bir köprü gibidir. Bu kadim köprünün üzerinde yürüyen her adım, iki halkın ortak acıların içinden filizlendirdiği kardeşliğe, dayanışmaya ve karşılıklı saygıya dokunur. Güney Kore Cumhurbaşkanı Lee Jae Myung’un haziran ayında göreve başlamasından sonra Türkiye’ye yaptığı ilk resmi ziyaret de tam olarak bu köprünün üstünde yankılanan yeni bir adım, yeni bir umut nefesi oldu. Ziyaret, sadece siyasi temasların değil; ticaretin, turizmin, eğitimin ve kültürün birbirine karışarak oluşturduğu geniş bir etkileşim alanının yeniden vurgulanması niteliği taşıyordu.
Modern Bir Diplomasinin Arka Planı
Lee Jae Myung’un Türkiye ziyareti, iki ülkenin diplomatik ritmini yeniden ayarlayan bir melodi gibiydi. Resmi görüşmelerde savunma sanayisinden dijital dönüşüme, enerji iş birliklerinden karşılıklı yatırım fırsatlarına uzanan geniş bir yelpaze konuşuldu. Fakat bu temasların ardındaki asıl ruh, tarihten bugüne uzanan sarsılmaz güvenin oluşturduğu duygusal derinlikti.
İki ülkenin ilişkileri, sadece anlaşmaların satırlarında değil; insanların hafızasında, kültürün ince dokularında, acı ve umutla yoğrulmuş ortak geçmişte yaşar. Kore Savaşı sırasında Türkiye’nin Kore halkına uzattığı yardım eli, bugün bile Güney Kore’de onurlu bir minnet duygusuyla anılır. O savaşın sisleri arasından yükselen bu dayanışma, bugün kültürden ekonomiye kadar her alanda hissedilen bir dostluk iklimi yaratır.
Seul’de Yeniden Doğan Bir Mekân: Türk Evinin Sessiz Şahitliği
Bu yıl Seul’de yeniden kapılarını açan Türk müzesi, yani Türk Evi, tam da bu dostluğun kültürel bir nişanesi olarak öne çıkıyor. İçeri adım atan herkes, Anadolu’nun mimari dokusunu, geleneksel Türk evinin sıcaklığını, Osmanlıdan günümüze taşınan zarif mobilya anlayışını, kumaşların, desenlerin, çinilerin ve renklerin ruhunu hissedebiliyor.
Türk Evi’nin yeniden açılışı yalnızca bir mekânın canlanması değil; iki ülke arasında yaşayan kültürel hatıranın yeniden nefes alması anlamını taşıyor. Bu mekân, bir milletin ruhunu diğerine anlatmak için kurulmuş bir sahne gibi. Koreli ziyaretçiler için Türkiye’nin sıcaklığını ve zarafetini, Türk ziyaretçiler için ise Seul’ün kalbinde hissedilen bir “ikinci ev” duygusunu taşıyor.
Açılışta yer alan şair Hong Soon Do’nun sözleri, bu iki ulusun ruh bağına şiirsel bir ışık düşürdü. Hong, Türk askerlerinin Kore topraklarında bıraktığı fedakârlığı, iki halkın birbirine duyduğu vefayı ve savaşın karanlık anlarında bile yeşeren insanlık bağını hatırlattı. Onun dizelerinde, tarihin çetin zamanlarında kurulmuş kardeşliğin bugün hâlâ yaşayan bir etki olarak devam ettiği hissediliyordu.
Ticaret ve Turizmde Yükselen Miras
Bugün Güney Kore ile Türkiye arasında ticaret hacmi ivme kazanmaya devam ediyor. Otomotivden gemi inşasına, teknoloji yatırımlarından gıda ve tarımsal ürünlere uzanan geniş bir iş birliği yelpazesi var. Bu ilişkiler, iki ülkenin birbirine sadece kültürel değil, ekonomik olarak da güven duyduğunu gösteriyor.
Turizm ise bu dostluğun en renkli yüzlerinden biri. Her yıl artan Koreli turist sayısı, Kapadokya’dan İstanbul’un derin sokaklarına, Pamukkale’den Karadeniz’in sisli yaylalarına kadar Türkiye’nin güzelliklerini keşfetmeye devam ediyor. Benzer bir merak, Türk turistlerin Kore’ye olan ilgisinde de görülüyor: K-dramaların dokunduğu şehirlerde yürümek, geleneksel Kore kültürünü ve teknolojik mucizelerle örülü modern yaşamı gözlemlemek giderek popülerleşiyor.
Eğitim iş birlikleri de aynı ritimle gelişiyor. Karşılıklı öğrenci değişim programları, üniversiteler arasındaki ortak projeler ve akademik araştırmalar, iki ülkenin genç nüfusunu birbirine daha da yakınlaştırıyor.
Geçmişten Güç Alan Bir Gelecek
Lee Jae Myung’un Türkiye ziyareti, yalnızca diplomatik bir temas değil; duyguların, hatıraların ve ortak değerlerin taşıdığı bir anlam yolculuğuydu. Bu ziyaret, iki ulusun tarihsel bağının çağımız koşullarında yeniden yorumlanmasını sağladı.
Türkiye ve Güney Kore, coğrafi olarak uzak olsa da kalben her zaman yan yana duran iki halktır. Aralarındaki bağ, savaş meydanlarında kurulan dayanışmadan günümüzün kültürel alışverişine uzanan bir süreklilik taşır.
Ve bugün, iki ülke de kendi bölgelerinde barışın, istikrarın ve medeniyetin savunucusu olarak öne çıkarken; bu dostluk, dünya için de örnek olması gereken bir insanlık hikâyesi olarak yaşamaya devam ediyor.
Bu hikâye, yeniden açılan Türk Evi’nin duvarlarında, şair Hong Soon Do’nun sözlerinde ve diplomatik temasların ardında titreşen o ince seste yankılanıyor:
Uzak ülkeler değiliz—biz, aynı kardeşliğin farklı renkleriyiz. TRT WORLD
